19 Haziran 2016 Pazar

Deep Web

deepwebDeep Web Olarak bilinen ” internetin karanlık yüzü ” olarak adlandırılan bu karmaşık sistem bir toplum oyuncağına 7 den 77 ye herkesin sorgulamaktan yorulmadığı bir sisteme dönüşmüştür ancak istenilen olay bu değildir dünya ağ yapılarını oluşturan bir takım ülkelerin alt yapılarını oluşturan uyduların ufak ama ” karanlık taraf ” denilen bir filtreleme süzgeç işlemi vardır bu filtreleme sistemi alt yapısı ve lokasyonuna göre farklılık gösterebilir bu yüzden seviye mantığı ortaya cıkmaktadır.


Örneğin Amerika vs gibi büyük ülke uydularının filtreledikleri bilgiyi büyük seviye diğer ülkelerin filtreleyip sakladığı bilgiye ise küçük seviye adını verebiliriz asıl olarak level yani seviye diye bir şey yoktur toplumun ortaya attığı bu kanı bu seviye mantığında uçsuz bucaksız kapılara ve kar odaklarına yol açmıştır çıkarcı devletler seviye yani aslında bariz olarak verisi filtrelenmiş ağ yapılarını tüm insanlığa oyun oynarmış gibi seviye olarak yuttururlar bunun sebebi basittir.


Amacı olmayan hiç bir şey de mantık yoktur ve bir amaç yani ( en üst seviye ) amaçı insanların önüne atılırsa konunun derinliği ve kıymeti artaçaktı bu yüzden bu tür bir sistem kuruldu ve amaç sadece toplumdaki bilinci ayaklar altına almak ve alışılmamış internet ile insanları tanıştırmak idi bu olayın siyasi ve sosyal hiç bir yanı yoktur.


bilmeniz gereken tek şey şu : Deep Web aslında bir sunucu dur ve lokasyon uydularının filtrelediği bir sistemdir bu sistem içerisinde filtrelenenen bilgileri barındırır ve arm adını verdiğimiz bir işlemci ile çalışır bir çok ülkenin destek vererek üretilen bu işlemci sayesinde büyük sistem verileri bile tüm dünyaya kapatılabilir.Seviye olayı ise tamamen lokasyon ve şans işidir nasılki bir den bire ip adresiniz değişir kendinizi çin de bulursunuz deep webde gezerken arm da işte o tip bir atama yapar sürekli farklı sürekli değişken bir ip tanımlar size bu işteki ayrıntı ise şudur hangi seviye de bir ip hiç farketmez yaptığı tek şey sürekli atamaktır ve bir gün sizede uydu bazlı calışan bir ip adresi denk gelebilir …






Deep Web Seviyelleri Detaylı İncelemeler… 




Deep Web kavramını daha iyi anlayabilmek için internetin yapısına bakmak gerekir. İnternet çok seviyeli katmanlardan oluşmaktadır. Her bir katmanda içerik ve güvenlik ve erişilebilirlik farklılık gösterir. Matrix filmini gözünüzde canlandırmak yararlı olacaktır.


Seviye 0 (Common Web) : Günlük kullandığımız interneti oluşturan katmandır.


Seviye 1 (Surface Web) : Yüzey İnternet. Ulaşmak için arama motorları üzerinden basit bazı sorgular yapmanız gereken internet. Güvenlik kameraları sunucuları, Access veritabanları buna örnek gösterilebilir. Temp mail hizmetleri, dns sorgulama hizmetleri türü hizmetlerin verildiği sitelerde bu seviyede hizmet verir.


Seviye 2 (Bergie Web) : Yalnız İnternet. Bu seviyede arama motorlarının arama sonuçlarını kitlediği siteler, FTP serverlar, indexlenmeyen adult filmler bulunmaktadır. Ulaşmak için arama motorlarında detaylı sorgular yapmanız gerekebilir. Bu seviyeye giren pek çok site arama sonuçlarında en son sayfalara atılır. Bu seviye normal yollarla ulaşabileceğiniz son seviyedir


—- Bundan sonraki katmanlara ulaşım için proxy kullanımını gerektirir. —-


Seviye 3 (Deep Web) : Başlangıç Deep Web Seviyesi. İkiye ayrılır.


1. Proxy Seviyesi : .onion sitelerin bulunmadığı fakat illegal olan her tür sitenin bulunduğu seviyedir. Arama motorları tarafından çoğu kez indekslenmezler. Pekçoğu sunucu kullanır. İçlerinde PHP kodlama sitelerde bulunur. Bu seviyede bulunanlara örnek vermek gerekirse: İllegal araştırma sonuçları, hafif düzeyde illegal adult filmler, hacker grupları, virüsler, script kiddieler, ünlülerin skandalları, VIP dedikodular, bilgisayar güvenliği ile alakalı konular, suikast videoları vb. Bu içerikler genelde illegal forum tarzı sitelerde barınır.


—- Bundan sonraki katmanlara ulaşım için tor kullanımını gerektirir.—-


2. TOR Seviyesi : .onion sitelerin işin içine girdiği seviyedir. Sitelerin geneli kişisel sunuculardadır. Bu seviyede bulunanlara örnek vermek gerekirse: ELIZA dataları, hacklenen sunucuların bilgileri, data tüccarları, gizli devlet belgeleri, wikileaks belgeleri, devlet sırrı satan casuslar, terör örgütleri, bomba ve silah eğitimleri, federal bilgiler, istihbarat sırları, illegal bilimsel araştırmalar, bilim adamları, shell network, assembly programcıları, gerçek hackerlar, microsoft gizli ağ bilgileri, güvenlik ve data analistleri vb. Bu içerikler genelde html kodlama sitelerde ve kişisel sunucularda barınır. Sunucu sahipleri, sunucularını korumak için her şeyi yapabilirler.


Seviye 3 (Charter Web) : Ayrıcalıklı Deep Web Seviyesi. Bu seviyeye ulaşmanız kolay değildir fakat ulaşabilirseniz size getirisi de ufak şeyler olmayacaktır. İkiye ayrılır.


1. TOR Seviyesi : Sadece Tor browser kullanılarak ek bir şey yapılmadan ulaşılabilen seviyedir. Bu seviyede; gizli şirket ve piyasa bilgileri, önceden belirlenmiş milyonluk bahis sonuçları, bilyon dolarlık satışlar, dünyaca ünlü silah kaçakçıları, tank – füze- savunma sistemi satışları, yasaklanmış filmler – videolar – kitaplar – müzikler, üst düzey görevlerde bulunan devlet casusları, önemli ses kayıtları, paralı askerler, paralı ordular, paralı özel timler, kara kutular, aşırı illegal ve yasaklanmış adult içerikler, devlet görevlilerinin seks kasetleri, detaylı gizli wiki ansiklopedileri, insan ticareti, uyuşturucu ticareti, yasaklanan kimyasalların ve ilaçların ticareti, kan bankalarından kaçırılan kanların ticareti, çocuk *****ları, yamyamların – vampirlerin öldürmek için insan arayışları, illegal deneyler için insan denek aranması, sniperlar, mafyalar, pedofoliler gibi şeyler bulunmaktadır. Bu seviyenin geneli .onion sitelerden oluşur. Tehlikeli seviyelerdendir.


—- Bundan sonrası için kapalı erişim gerekir. —-


2. Özel Erişim Seviyesi : Kesinlikle kontrol edilemeyen seviyedir. Şu ana kadar ulaşılabilmiş en tehlikeli seviyedir. Ulaşmanız için tor browserlar yetersiz kalır. “Closed Shell System” adı verilen özel bir ulaşma yöntemi vardır. Bu seviyede bulunan şeylere örnek vermek istersek: Yapay zekalı ölüm makineleri, yapay zeka işlemcileri, GGGEQP işlemcileri, Tesla’nın planları, kristalize güç kontrolörleri, hava durumunu değiştirebilen cihazlar, gizli HAARP projeleri, Atlantis’in yeri ve hakkındaki gizli araştırmalar hatta Atlantis’in bulunduğu yerin detaylı konumları, özel üretim motorların planları, Tanrı’nın olduğunu kabul etmeyenler ve ispatları, masonlar, illuminati, gizli algoritmalar ve hesaplamalar, global terör ağı, global cinayet ağı, global uyuşturucu ağı, global insan ticareti ağı, süper bilgisayarlar ve yapay zekalar vb vb. Bu kategorinin genelini bilimadamları oluşturur. Sitelerin tamamı kişisel sunucular yada özel üretim gizli sunucular üzerindedir.

hackleme

Elektronik Gürültü Nedir ?

Elektronik Gürültü Nedir ?





Bilgisayar, televizyon gibi elektronik cihazlar da bilgi ve veri akışı sinyallerle sağlanmaktadır. Sinyaller alıcıya, iletken veya elektromanyetik dalgalar aracılığıyla gönderilmektedir. Gönderilen sinyallere iletim yolunda karışan istenmeyen sinyallere parazit yada elektronik gürüldü denilmektedir.
gürültü,elektronik gürültü,parazit,karıncalanma,sinyal bozukluğu,istenmeyen sinyal,SNR
Elektronik gürültü kavramı yerine parazit ve parazitik sinyal ifadeleri de kullanılmakta. Özellikle görüntü aktarımlarında sıkça karşılaşılan ve halk tarafından parazit olarak isimlendirilen olay aslında elektronik gürültü ile aynı anlama gelmektedir. HDMI ve benzeri görüntü aktarımı yapan kablolar da aktarılan görüntünün kalitesi elektronik gürültü kavramıyla doğrudan alakalıdır. Aktarılan sinyallerin alıcıya minimum bozucu etkiye maruz kalarak aktarılması bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden HDMI, SCART gibi bağlantı kablolarının paketleri üzerinden elektronik gürültü değerleri de yazmaktadır. Ayrıca bir çok aktarım kablolarının uçlarında altın kaplama konnektör kullanılmasının nedeni de yine gürültü kavramıyla alakalıdır.

Birimi Nedir ve Nasıl Hesaplanır ?

Bilgi akışı yapan bir kablonun ucuna X gücünde bir sinyal gönderdiğimiz de iletim kablosunun cinsine ve ortamda ki manyetik alana bağlı olarak X sinyaline Y gücünde bir gürültü etki etmektedir. Y gücünde ki gürültünün X sinyalinde meydana getirdiği bozucu etki kimi zaman fark edilmeyecek kadar azken kimi zamanda rahatsız edici derecede fazla olabilmektedir. Gönderilen X sinyalinin Y gürültüsüne oranının Logoritması da SNR‘yi yani sinyal gürültü oranınıvermektedir ve bu değer genellikle desibel (dB) birimiyle ifade edilmektedir.
Elektronik gürültü formülü,elektronik gürültü,gürültü formülü,SNR formülü

Gürültünün Sebepleri Nelerdir ?

Bu kısımda yer alan bilgiler Wikipedia tarafından güzel bir şekilde derlendiği için direk oradan alıntı yaparak içeriği aktarıyorum.
Uzay gürültüsü (Galaktik gürültü de denilir): Güneş en önemli gürültü kaynağıdır. Ayrıca Samanyolu merkez bölgesi ile Cassiopeia (Kraliçe) takım yıldızındaki bir nokta başta olmak üzere, gökyüzündeki çeşitli noktalar da, gürültü kaynağıdır. Ancak, iyonosferin sınırlayıcı etkisi sebebiyle, bu gürültüler 15 MHz ten daha alçak frekanslarda etkili değillerdir.
Atmosferik gürültü: Atmosferde gerek bulutlar arasında ve gerekse bulutlar ve yer arasında sürekli olarak statik elektrik deşarjı vardır. Dünya çapında saniyede 100 dolayında deşarj (şimşek yıldırım) hesaplanmıştır. Bu deşarjlar düşük frekanslarda daha etkilidir.
Endüstriyel gürültü (İnsan yapısı gürültü de denilmektedir): Fabrika, atölye, trafo merkezi vb. elektrikli araç kullanan tesislerin yol açtığı gürültüdür. Endüstriyel bölgeler ve kent merkezlerinde en büyük gürültü bu gürültüdür.
Termik gürültü: İletken içindeki elektronların sıcaklığa bağlı hareketleri sebebiyle, uygulanan gerilimden bağımsız olarak yaptıkları hareketlerin yol açtığı gürültüdür. Bu gürültü: N = k cdot T cdot B mbox{  watt} olarak hesaplanır. Burada T Kelvin cinsinden sıcaklık, B gürültünün ölçüldüğü frekans bant genişliğidir. k de adını Ludwig Boltzmann’dan (1844-1906) alan bir sabittir ve MKS sisteminde yaklaşık olarak 1.38•10-23’e eşittir.
Diğer elektronik gürültü: Aktif elektronik elemanların sebep olduğu gürültüdür (Flicker, shot, burst, Avalange vb.).

Yazar: Serdar Yılmaz

28 Mart 2016 Pazartesi

Domain Nereden, Nasıl Alınır? Nelere Dikkat Edilmelidir?

Domain Nereden, Nasıl Alınır? Nelere Dikkat Edilmelidir?

domain

Özel alan adı yani domain konusu çok istendi, çok soruldu, çok araştırıldı biliyorum. Blogunuzda kendi alan adınızı kullanma konusunu yazmadan önce ilk adım olan domain seçme ve domain satın alma konusu üzerinde durmak istiyorum.

Domain yani alan adı seçimi konusunda dikkatli davranmalısınız çünkü blogunuzun alan adını canınız her istediğinde değiştiremezsiniz. Teknik olarak belki mümkün ama alan adı değiştirmek size ziyaretçi, Google sıralaması ve itibar kaybı olarak geri döner. Bu nedenle alan adınızı bir kez, dikkatli bir şekilde seçin ve blogunuz bundan sonraki yaşantısına hem o alan adıyla devam etsin.



Domain (alan adı) seçerken dikkat edilmesi gerekenler

1. Çok uzun olmamalı

Blogunuzun ismi ile aynı alan adına sahip olmak zorunda değilsiniz. Blogunuzun ismi çok uzun olsa bile alan adınızı daha kısa tutmanız akılda kalıcılık ve paylaşımlarda kolaylık nedeniyle önemlidir. 

2. Telaffuzu kolay olmalı

Telaffuzu kolay domainler daha akılda kalıcı, paylaşılmaya daha müsait ve markalaşmak için daha uygundur. Örneğin telefonda bir arkadaşınıza blogunuzun adresini söylerken hiçbir karışıklığa mahal vermeyecek, karşınızdakinin tk söyleyişte kolayca anlayaağı bir domain tercih etmelisiniz.

3. Anahtar kelime içermesi önemlidir

İlk iki faktör daha çok psikolojik faktörlerdi. Bu ise SEO faktörü. Domainde hedef anahtar kelime geçmesi, o blogun konusu direkt belli ettiği için arama sonuçlarında büyük avantaj sağlar. Eğer mümkünse hedef anahtar kelimeyi içeren bir domain tercih edin. Örneğin moda ile ilgili bir blogunuz varsa domainde moda kelimesinin geçmesi moda aramalarında size fayda sağlar.

4. Sicili temiz bir domain seçin

Alan adı satın alırken o alan adının almaya uygun olması, daha önce kullanılmadığı anlamına gelmez. Bu alan adı daha önce başka kişiler tarafından kullanılmış, Google’dan ve AdSense’den ban yemiş olabilir. Bu nedenle alan adını almadan önce sicilini araştırmanızı şiddetle öneririm. Bunu nasıl yapabileceğinizi yazının devamında okuyabilirsiniz.

5. Mümkünse Com uzantı tercih edin

Bir alan adının .com, .net, .org gibi uzantıları pek çok uzantısı olabilir. Bazıları ucuz olduğu için .xyz gibi garip alan adlarını satın alabiliyor. Fakat bilinmesi gerekir ki .com uzantılı domainler her zaman daha fazla trafik getirir ve psikolojik olarak daha etkilidir. Tabi eğer bütçeniz varsa tüm uzantılarını almanız ve taklitlerinize karşı önlem almanız iyidir

6. Sadece harf içerisin

Blogunuzun isminin “moda kalbi” olduğunu düşünün. Sırf iki kelimeli diye araya – koyarak moda-kalbi.com şeklinde bir domain almanız gerekmez. Bunun yerine bitişik olanı yani modakalbi.com tercih etmelisiniz. (Böyle bir site gerçekten var mı yok mu bilmiyorum. Örnek vermek için şuan uydurdum :)) Ayı şekilde domainlerde 1,2,3 gibi rakamları da kullanmanızı önermem. 

Bir domainin geçmişi nasıl araştırılır?

Yukarıdaki kriterler doğrultusunda bir alan adına karar verdikten sonra bu alan adının sicilini araştırmamız gerektiğini söylemiştim. Bunun için şu işlemleri yapabilirsiniz:

- Banned Check:  Bu aracı kullanarak her hangi bir web sitesinin AdSense veya Google tarafından ban yiyip yemediğini kontrol edebilirsiniz. Yapmanız gereken şey sayfanın alt tarafındaki kutuya domaini yazıp submit butonuna basmak.

- Wayback Machine: Bu aracı kullanarak her hangi bir sitenin yıllar önce bile kaydedilmiş hallerini görebilirsiniz. Böylece alacağınız domainin daha önce nasıl bir site için kullanıldığını, kötü bir izlenimi olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.

Blogger İçin Alan Adı (Domain) nereden ve nasıl alınır?

Domain almak için GoDaddy, İsimtescil ve IHS gibiyerli ve yabancı pek çok aracı firma var. Fiyatlar da hemen hemen aynı. Fakat ben kullanım kolaylığı ve Blogger’a kolayca uygulanması nedeniyle IHS’den alan adı satın almanızı öneririm. Zira satın aldığınız alan adını Blogger blogunuza uygulamayı da IHS üzerinden anlatacağımı belirtmek isterim.

IHSden domain satın almak için şu adımları izleyin: 

1. IHS ana sayfasına giderek almak istediğiniz alan adını sorgulatın..
2. Alan adı müsait ise sepete ekleyin.
3. Kaç yıllığına alacağınızı seçip devam edin.
4. IHS üyeliğini tamamlayıp ödeme yöntemini seçin ve satın alma işlemini tamamlayın.

Gerekli bilgiler ve detaylar e-mail adresinize gönderilecektir. 

Artık bir alan adınız ver önümüzdeki günlerde yayınlayacağım detaylı bir yazı ile bu alan adını blogunuzda nasıl kullanacağınızı öğreneceksiniz.

27 Mart 2016 Pazar

Bedava Domain

Bedava Domain (Ücretsiz Alan Adı) Nasıl Alınır?

Ücretsiz domain (bedava alan adı) almak, özellikle web işlerine yeni başlayanların en çok ihtiyaç duydukları ve aradıkları konudur. Bir proje yapılacaktır ama elimizde domain yoktur. Bu durumda imdadımıza ücretsiz domain veren siteler yetişiyor. Önceleri çok daha yaygın olan bu siteler, domain kayıt ücretlerinin ucuzlamasıyla azaldı.

Bedava domain veren siteler genellikle kendi domainlerinin subdomaini (alt alan adı) olarak verirler domaini: subdomain.domain.com gibi. Birçok site, verdiği bedava domainde, kendi reklamlarını yayınlamaktadırlar.


Ücretsiz alan adı (bedava domain) veren siteler:

www.tr.cc : tr.tc uzantılı bedava domain veren Türkiye'den bir site.

www.smartdots.com : net.tc, eu.tc gibi onlarca domain seçeneğinden birinin seçerek ücretsiz alanadınızı alabilirsiniz. Birçok profesyonel özelliği bulunan bir sistem ve isterseniz ücretsiz bir şekilde reklamları kaldırabiliyorsunuz.

www.co.cc : co.tc uzantılı bedava domain veren bir site.

www.freedomain.co.nr : co.nr uzantılı bedava domain veren bir site.


Yukarıdaki siteler, önde gelen ücretsiz domain siteleridir.

Eğer ciddi bir proje düşünüyorsanız, bedava domain size uygun değildir. Daha çok bu işe çok yeni başlayanların tercih ettikleri bedava domain yerine 15 TL ödeyerek com, net, org vs. uzantılı kendi domaininizi almalısınız.
   

Metreyle Satılan Yazılım

Metreyle Satılan Yazılım

404,error,404 error,404 hata
Şuan okuyacaklarınız ülkemizde yasaların nasıl işlediğini ve devlet kurumlarının nasıl çalıştığını anlatması bakımından önemli. Eğer olur da bir gün yolunuz devlet dairelerine düşerse, en basit işlerin, nasıl karmaşık hale geldiğini, hiç bir önemi olmamasına rağmen formalite icabı yapılan işlerin yaratmış olduğu sıkıntıyı daha iyi anlayacaksınız.

1992 yılında Netaş’ın ilk yazılım ihracatı yapılırken, Netaş’ın Ar-Ge direktörü olan Ali Akurgal’ın yaşadığı ilginç bir anısı.

1992 yılında, yâni topu topu 23 yıl önce, Netaş’ta ilk yazılım ihracatını gerçekleştirdik. Hazırlanan bir yazılım paketini; o zaman internet falan yok, çatıdaki çanak marifeti ile, vallahi de billahi de müthiş bir hız olan 128kb/s ile, İngiltere’ye uydu üzerinden tuşa basıp yolladık. Faturayı da pullu posta ile yolladık. 2 milyon dolar bankaya geldi, kasaya koyduk.
.
Aradan 3–4 ay geçti, vergi memurları geldiler. Dediler ki, “siz bir fatura yollamışsınız, 2 milyon dolar.” Evet, dedik. “bu para ödenmiş.” dediler. Evet, dedik. “Ama mal çıkışı yok, bu hayali ihracat.” dediler! Bunun üzerine vergi memurlarını Ar-Ge’ye aldık, bir bilgisayarın başına oturttuk. “Şu ‘enter’ tuşuna basar mısınız?” dedik. Biri bastı; sonra “ne oldu” diye sordu. “300 bin dolarlık ihracat yaptınız, bunun da faturasını yollayacağız, o da ödenecek.” dedik. Adam suça ortak olmuş olduğu için çok kötü oldu. sonra yazılım nasıl yazılır, uydu bağlantısı nedir, bu ne kadar para eder bunları gezdirip gösterip anlattık. Adamlar “çok iyi anladık ama mal çıkışı olması lâzım, mevzuat böyle.” dediler. Bunun üzerine dedik ki: “Biz bu yazılımı banda kaydedelim (o zaman CDyok, hatta kaset bile yok, yarım inç makaralı bant kullanılıyor) onu yollayalım.” Adamlar bir çözüm bulmuş olmanın sevinci ile “tamam dediler, kaydedin yollayın.”
.
İhraç ettiğimiz yazılımın kaydı iki makara etti. Bunlar paketlendi ve gümrük komisyoncusuna verildi. Komisyoncu, bunları gümrüğe götürdü ve ihracat işlemine başladı. Gümrük memuru, işlemi yapmış ve bir noktada sormuş: “Tırlar nerede?” Komisyoncu da “Tır mır yok hepsi bu iki zarf.” demiş, Masanın üzerindeki teyp bantlarını göstermiş. Gümrük memuru “bu iki zarf 2 milyon dolar edemez, ben bu işlemi yapamam.” demiş, bırakmış. mahkemeye gidildi, bilirkişi heyeti kuruldu, bizim o iki makaradaki yazılımın 2 milyon dolar edip etmeyeceğini (nasıl baktılarsa?) inceledi. Neyse ki, eder dediler de hayali ihracattan kurtulduk.
.
Bu sefer, aynı komisyoncu, aynı gümrük memuruna aynı iki makarayı “2m$ eder mahkeme kararı” ile götürüp işlemi yeniden başlattı. Ancak, gene işlem sırasında, ihraç malının birim fiyatı, miktarı ve toplam fiyatının girilmesi gerekiyor. Mevzuat öyle. Ne yapsınlar, iş daha uzamasın diye bakmışlar zarfta teyp bandı var, bir makarada kaç metre bant vardır diye kestirmişler, makarası 1.000 metreden 2.000 metre yazılım ihraç etmiş olmuşuz. (alıntıdır)

25 Mart 2016 Cuma

1000+ Blog Yazısından Sonra Öğrendiğim 8 Ders

bu yazı bloghocamdan alıntıdır iyi okumalar

Bu yazı, teknojest.com sahibi Poyraz Şahin tarafından Blog Hocam için yazılmıştır. 

2009 yılından beri blog yazarlğı yapıyorum ve şimdiye kadar 1000’in üzerinde blog yazısı paylaştım. Elbette bu kadar yazı yayınlarken kimi zaman ne yazsam sorusuna kolayca cevap verebildiğim gibi kimi zaman da kara kara düşünüp öylece dakikalarca bilgisayarın ekranına bakmışlığım oldu.

Elbette ilk yazımla son yazım aynı kalitede olmadı. Her yazımda bir şeyler öğrendim ve kendimi biraz daha geliştirdim. Bu kadar yazı yayınlayan birisi olarak sizlerle paylaşacak tavsiyelerim olduğu için böyle bir yazı hazırlamak istedim.

İşte size 1000+ blog yazısından sonra öğrendiğim 8 ders :

1 – Hakkında yazdığınız konuyu öncelikle sevmelisiniz

Eğer kaliteli içerik sunmak ve kaynak bir yazı ortaya çıkarmak istiyorsanız ilk olarak o konuda hakim olmalı ve yazmaktan usanmamalısınız. Okuyucularınıza, yazdığınız yazınızla liderlik etmek istiyorsunuz fakat daha siz yazıyı benimsememişsiniz ! Emin olun okuyucularınız da bunu anlayacaktır. 

Neden internette en çok kadın – moda blogu var ve en çok da bu tür siteler bir müddet sonra kapanmaya yüz tutuyor ? Çünkü bayanların yazıları paylaşma ve reklamlara tıklama isteği daha fazla olduğunu düşünen modayla ilgisi olmayan erkekler büyük bir hevesle hakim olmadıkları konularda yazarlar. Bir müddet sonra makale sayısı azalır, içerik kelime sayısı azalır ve blog artık güncellenmemeye başlar!

Emin olun internette hala açıkta olan direkt anahtar kelime analizi yapılmadan yayınlanmış konular var. Fakat tamamen ilgi alanım dışı olduğu için kalkışmak istemedim. Eğer blogunuzu tek başınıza yönetiyorsanız ne yazdığınız konusuna tam hakim olun ve içerik yazmaktan usanmayın.

2 – Yazmak için önce okumalısınız

Yazdığınız kategoriyi sevmeniz için bir başka neden. Elbette sizinle aynı niş de yazan onlarca blog vardır. Onların yazılarını takip ederek kendi yeni yazılarınız için fırsat oluşturabilirsiniz. 

feedly

Örneğin ben teknoloji ve blog yazarlığı konusunda feedly servisini kullanarak onlarca blogu takip ediyorum. Kendimi gelişen olaylar karşısında güncel tutmaya çalışıyorum. Siz de bir takip aracı oluşturarak kategorinizdeki yeni gelişmeleri yakından izleyerek blogunuzu güncel tutabilirsiniz.

3 – Hemen hemen her şey hakkında yazı yazılmıştır gerçeğini unutmayın

Eğer şimdiye kadar hiç yazılmamış bir niş arıyorsanız size diyeceğim tek şey: Bol Şans!
  • Tumblr de açılmış blog sayısı 286 milyon!
  • Wordpress de ki blog sayısı 41 milyon!
  • Blogger da ki blog adedi 200 milyon üzeri
Bu size neyi ifade ediyor ? Yazılmamış konu-kategori hakkında beyhude çalışma içerisinde olmayın’ı işaret ediyor. Fakat bu durum sizin şevkinizi kırmasın! Çünkü sizin hedefiniz yazılmamış olanı yazmak değil konu hakkında daha iyi yazmak olmalı.

Eğer daha iyisini yazmaya odaklanırsanız herkesin alkışlayacağı içerik oluşturmanız hiç de zor olmayacaktır.

4 – Kaliteli içerik oluşturmak düşündüğünüzden daha çok zaman alabilir

uzun-zaman

Belki internette 1000 kelime ve üzeri 1 saatte nasıl yazabilirsiniz şeklinde blog yazıları okumuşsunuzdur. Eğer siz de bu zaman diliminde içerik oluşturabiliyorsanız ne güzel! Fakat daha uzun sürüyorsa üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Yazacağınız konuya göre değişen bir “zaman sürme” durumu mevcut. 
  • Ne kadar araştırma yapmalı
  • Konuya ne kadar hakimsiniz
  • Kaç tane resim eklemelisiniz
  • Yazı uzunluğu ne kadar olmalı
Faktörleri sizi zaman bakımından etkileyecektir. Bazen hem araştırıp hem yazmak durumunda kalabiliyoruz. O yüzden kaynak niteliğindeki yazıları 2-3 gün hatta 1 hafta içerisinde tamamladığım da oluyor.

5 – Yaşadığınız bir problem varsa onun hakkında yazın

Eğer blog kategorinizdeki bir konuyla alakalı bir problem yaşıyorsanız işte size fırsat. Aynı problemi başkaları da yaşayabileceği için o konu hakkında yazmanız onlara da yol gösterecektir.

Birebir problemi yaşayan birisi de olduğunuz için her bir detayı atlamadan yazacaksınızdır. Bu daha kaliteli içerik oluşturmanızı sağlayacaktır.

6 – En iyisini yazsanız bile yazınızı pazarlamalısınız

Eğer yazınızın en iyisini olmasını istiyorsanız sadece içeriği hazırlayıp insanların onu bulmasını bekleyemezsiniz ! Yazınızın reklamını yapmalısınız. Bu kural herkes için geçerli. İster blog hayatına yeni başlayan birisi olun isterseniz onuncu yılınızı devirin yazınızı insanlara ulaştırmaya çalışmalısınız. Ne hakkında yazdığınızın önemi yok, sosyal medya, mail ve forumları kullanarak yazınızı fazla kişiye ulaştırabilirsiniz.

7 – Konuk yazarlık hala işe yarıyor

Belki şu yazıyı Blog Hocam da yazana kadar harcadığım vakitle kendi blogumda en az 2 farklı yazı yazabilirdim! Ama blogların çok yazıdan yayınlamaktan öte kaliteli bloglar tarafından önerilmeye ihtiyacı var. Bunun en önemli şekli de konuk yazarlık
Blog Hocam için oluşturduğum bu yazı hem benim link almamı hem de Blog Hocam okuyucuları tarafından keşfedilmemi sağlayacak. 
Siz de kategorinizdeki otoriter bloglarda sesinizi duyurmayı asla ihmal etmeyin! En temiz ve en doğal şekilde kendinizi yeni okuyucuların karşısına çıkarma yöntemi olan konuk yazarlık uygulaması emin olun işe yarıyor.

8 – Ne yazacağınız hakkında tıkanabilirsiniz, dert etmeyin !

Dakikalarca anlamsız bir şekilde bilgisayar erkanına baktığınız oldu mu ? Benim oldu. Çoğu kez ilham gelmesini bekleriz fakat nafile. Bu durum sadece kendiniz yazıya başlarken göstermeyebilir de. Yazıya başlarsınız fakat bir türlü yazıyı bitiremezsiniz. Taslak olarak çok yazı bırakmışlığım da vardır. 

Böyle bir durumda blog yazısı yazmak yerine mail yazınblogları yorumlayınforum da soruları yanıtlayın. Parmaklarınızdan kelimeler döküldükçe yazacağınız yeni yazı için antrenmanınızı tamamlamış olacaksınız.

Son Sözler

Umarım blog hikayem boyunca öğrendiğim dersler sizin de başarılı olmanızı sağlar niteliktedir. Peki siz blog yazarlığı boyunca ne tür dersler öğrendiniz ?